Her yıl olduğu gibi yine bayramlar geldi. Sevinç ve mutluluğun hâkim olduğu bu özel günlerde büyükler sevdiklerine hediyeler alırken, çocuklar ise genelde neşe içerisinde oyunlar oynayarak bu anı kutlarlar. Ancak, ne yazık ki bazı çocuklar için bayramlar, sevinç ve mutluluğun yerini zorlu bir mücadeleye, çalışmaya ve fedakârlığa bırakmaktadır. Çocuk işçiliği, kendi bayramlarında bile çalışmak zorunda kalan miniklerin hikayesini anlatırken, bu durum sosyoekonomik sorunların ve toplumsal eşitsizliklerin de bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Bayramlar, toplumların kültürel değerlerini yansıtan, dayanışma ve sevgi bağlarının güçlendiği dönemlerdir. Ancak, hâlâ birçok bölgede çocuklar için bayramlar sadece çalışmanın öne çıktığı ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ettikleri günlerdir. Özellikle ekonomik zorluklar çeken aileler, çocukların iş gücünden yararlanmakta ve bu durum, küçük yaşta çocukların çalışma hayatına atılmasına sebep olmaktadır.
Birçok çocuk, bayramlar boyunca tatil yapmak yerine, sokaklarda, atölyelerde, pazarlarda ya da çeşitli iş yerlerinde çalışarak ailelerine destek olmaktadır. Bu çocuklar, sadece evlerinin geçiminde değil, aynı zamanda kendi hayallerinin de peşinden koşmak için mücadele etmektedirler. Kendi bayramlarında çalışmak zorunda kalan bu miniklerin, hayata dair ne gibi umutları, hayalleri ve hedefleri olduğunu sorgulamak, toplumsal sorumluluğumuzun bir parçası olmalıdır.
Çocuk işçiliği, sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde, bireylerin insan haklarını ihlal eden bir durumdur. Çocuklar, eğitim hakkından, sağlıklı gelişimden ve oyun oynama hakkından mahrum kalmaktadır. Bu onların geleceğini karartırken, toplumu da olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bir çocuğun hayalleri, geleceği için kuracağı temeller, en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde, çalışmak zorunda kalmaları sonucu büyük ölçüde zedelenmektedir.
Örneğin, 12 yaşındaki Ahmet, her bayramda ailesinin geçimine katkı sağlamak için bir bakkalda çalışıyor. Bayramda bile, arkadaşlarının tatil yapmasını izlemekten başka bir seçeneği yok. Ahmet, bayram ruhunu hissetmenin ne demek olduğunu bile tam olarak kavrayamadan çalışmak zorunda kalarak günlerini geçirmekte. Diğer yandan, 10 yaşındaki Zeynep ise, çiçek satışı yaparak ailesinin bütçesine katkıda bulunuyor. O da oyun oynama, arkadaşlarıyla bayram kutlama ya da hediyeler alma hayallerini geride bırakmak zorunda kalıyor. Bu çocuklar, toplumun geleceği ve birey olarak kendilerini gerçekleştirmeleri için gereken pek çok fırsatı kaçırıyorlar.
Her ne kadar birçok ülkede çocuk işçiliği yasalarla düzenlenip yasaklansa da, uygulamada karşılaşılan zorluklar sorunun köküne inmenin önünde engel teşkil etmektedir. Çocukların çalıştırılmasının önlenmesi, toplumsal bir sorumluluk olduğu gibi, aynı zamanda bu çocukların ailelerinin de ekonomik durumlarını iyileştirecek çözümler geliştirmekle mümkündür. Eğitim, sosyal yardımlar ve farkındalık kampları gibi yollarla çocukların çalışma hayatından uzaklaştırılması sağlanabilir. Bunun yanı sıra, aile bireylerinin durumlarının iyileştirilmesi, gelir düzeylerinin artırılması da çocukların eğitim almasına ve geleceğe umutla bakmasına yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak, bayramlar, çocukların tatil yaptığı ve mutluluğun paylaşıldığı zamanlar olarak aklımızda kalsın. Ancak, dünya üzerindeki birçok çocuk, bu özel günlerin tadını çıkaramadan çalışmak zorunda kalıyor. Toplum olarak, çocuk işçiliğini sona erdirmek ve her çocuğun hak ettiği hayatı yaşamasını sağlamak için üzerimize düşen sorumlulukları üstlenmeliyiz. Onların sesini duyurmak ve gelecekte daha güzel bayramlar geçirebilmeleri için elimizden geleni yapmalıyız. Unutmayalım ki, her çocuk, sevgiyi ve mutluluğu sonuna kadar hak ediyor.