Son dönemde Türkiye'de artan kadın cinayetleri, toplumun dört bir yanında infial yaratmaya devam ediyor. Bu kez de Başakşehir'de meydana gelen bir cinayet vakası, hem olayın dehşeti hem de topluma etkileri bakımından dikkat çekiyor. Sadece bir cinayet olmanın ötesine geçen bu vahşet, kadınların güvenliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği meselelerini yeniden gündeme taşıdı. Olay, 25 yaşındaki genç kadın A.B.'nin, eski sevgilisi H.K. tarafından hayatına son verilmesiyle gerçekleşti. A.B.'nin ailesi ve çevresi, genç kadının yaşadığı korkunç durumu yıllardır takip ettiğini ve defalarca tehdit aldığını ifade ediyor.
Olay, 18 Ekim 2023 tarihinde akşam saatlerinde Başakşehir’deki bir apartman dairesinde gerçekleşti. Geçmişte A.B.'nin ilişkide yaşadığı istismar ve şiddet, cinayetin arkasındaki motivasyon olarak öne çıkıyor. H.K., olaydan kısa bir süre sonra güvenlik güçleri tarafından yakalandı. Soruşturma sürecinin başladığı andan itibaren, aile ve arkadaşlarının ifadeleri, genç kadının yaşamının sonuna kadar adamış olduğu mücadeleyi gözler önüne serdi. Birçok kadın örgütü ve aktivist, A.B.’nin durumunu daha önce fark etmediklerinin ve gereken önlemlerin alınmamasının kendilerine derin bir üzüntü verdiğinin altını çiziyor.
Olayın duyulmasının ardından, pek çok sivil toplum kuruluşu sosyal medyada kampanyalar başlatarak A.B. için adalet talep etti. ‘#KadınCinayetlerineDurDe’ etiketi altındaki paylaşımlar hızla yayıldı. Kadın hakları aktivistleri, bu tür olayların neden bu kadar sık yaşandığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve gerekli yasaların neden yeterince uygulanmadığını sorguluyor. A.B.’nin yaşadığı trajedi, bir kişinin hayatını kaybetmesinin ötesinde bir toplumsal sorun haline gelerek, kadınların maruz kaldığı şiddetin görünürlüğünü artırdı. Türkiye'de son yıllarda yaşanan kadın cinayetleri istatistikleri, her geçen gün artan bir kurban sayısına işaret ediyor. Yine de, cinayetlerin önüne geçmek ve bu tür olayları durdurmak için toplumun en üst katmanlarından en altına kadar ortak bir bilincin oluşması gerekmekte.
Kamuoyunda ve medyada büyük yankı uyandıran bu durum, yalnızca A.B.'nin hikâyesi ile sınırlı kalmayacaktır; zira kadın cinayetleri meselesi, birçok kesimde derin yaralar açan bir mesele konumunda. Toplumun, bu tür kötü olayların önlenmesi için atılacak adımları sorgulamaya başlaması, hak arayışlarının keskinleşmesini sağlayabilir. Ancak bunun için yalnızca kamuoyunun değil, aynı zamanda yasaların ve uygulayıcılarının da üzerine düşen görevleri yerine getirmesi şarttır. Adalet, yalnızca bir beklenti değil, bir gerekliliktir ve bu tür olaylar, sadece yasalarla değil, aynı zamanda toplumsal vicdanla da önlenebilir.
Başakşehir'deki cinayet, pek çok kişinin yaşamında derin bir etki bırakırken, özellikle kadınlar için yine bir korku kaynağı oldu. Gözlerin üzerinde olduğu bu mesele, toplumun kadına karşı şiddeti nasıl algıladığını ve bu durumu nasıl değiştirebileceğini sorgulaması için bir fırsat sunmaktadır. Unutulmamalıdır ki, her kadının yaşam hakkı, her bireyin dışındaki bir meseledir ve toplumun herkes için güvenli bir alan sunması gerekir. A.B.’nin trajedisi, hepimize önemli dersler vermekte ve ete kemiğe bürünmüş acı gerçeği gözler önüne sermektedir. Hep birlikte bu düşünceleri, pratik adımlara dönüştürmek zorundayız; aksi takdirde benzer olaylar yaşanmaya devam edecek ve üzücü hikayeler artarak devam edecektir.