Son yıllarda sanat dünyası, hızla gelişen ve göz alıcı eserlerin ortaya çıkmasına tanıklık ediyor. Ancak, bazı sanatçılar var ki, eserlerinin yanı sıra üretim süreçleriyle de dikkat çekiyor. İşte, 3 günde yaptığı eserlerle adından söz ettiren bir sanatçı var: Sıtkı Yılmaz. Yılmaz, eserlerinin tarihi bir derinliğe sahip olmasından ötede, üretim sürecinde de katmanlı bir yaklaşım benimsiyor. Son yaptığı eserler, görenleri adeta büyülüyor ve birçok kişi bu eserleri tarihi eser sanıyor. Ancak Yılmaz, bu eserleri satmayı kesinlikle düşünmüyor. Onun bu tutkusunun ardında yatan sebepleri ve sanat anlayışını daha yakından inceleyelim.
Sıtkı Yılmaz’ın eserleri, sadece görselliğiyle değil, aynı zamanda üretim süreciyle de sanatseverlerin ilgisini çekiyor. Üç günde tamamladığı eserler, onu diğer sanatçılardan ayıran en önemli noktalardan biri. Bu kadar kısa sürede geçmişten bugüne köprü kuran eserler üretmek, elbette kolay değil. Yılmaz, bu süreçte birçok teknik ve malzeme kullanarak, farklı dokular ve stiller elde ediyor. Dikkatle seçilmiş renkler ve detaylar, eserlerine hayranlık uyandıran bir derinlik katıyor. Yılmaz, "Her eserde bir hikaye vardır," diyerek, her eserinin arkasındaki kişisel anısını ve süreçteki duygusal bağını vurguluyor.
Sıtkı Yılmaz’ın eserleri, dışarıdan bakıldığında birer tarihi eser gibi görünebilir. Ancak, her eserinin ardında derin bir anlam ve anlatım bulunmaktadır. Sanatçının ilham kaynakları genellikle tarihi olaylar, mitolojik hikayeler ve kişisel deneyimlerden gelmektedir. Bu unsurlar, eserlerine zengin bir içerik kazandırıyor. Yılmaz, eserlerini oluştururken, insanları düşündürmeye ve duygulandırmaya odaklanıyor. Öyle ki, sanatçının sergi alanında buluşan ziyaretçiler, eserleri izlerken adeta bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissediyor. Yılmaz, “Benim için en önemli şey, izleyicinin duygularını harekete geçirmek ve onları düşündürmek,” diyor.
Aynı zamanda Yılmaz, eserlerini satmamayı tercih ederek, bu eserlerin herkesle paylaşılmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlıyor. Kendi perspektifinde, eserler birer yaşam biçimi ve anlatım aracı olduğundan, bu değerin ticari hale gelmesi ona anlam ifade etmiyor. Sanatçı, “Her eserim, benim ruhumun bir parçası. Onları satmayı düşünmüyorum, çünkü insanların bu eserlerle bir bağ kurmasını istiyorum,” diyerek, sanatına olan derin sevgi ve bağlılığını ifade ediyor.
İzleyiciler, Sıtkı Yılmaz’ın eserlerini yalnızca birer sanat eseri olarak görmekle kalmıyor, aynı zamanda bu eserlerle olan duygusal bağlarını da hissediyorlar. Yüksek estetik değeri ve derin anlamlarıyla eserler, birçok kişinin kalbine dokunuyor. Sanatçının 3 günde tamamladığı eserler, hızlı bir üretim süreci olmasına rağmen, duygusal ve estetik derinliğiyle dikkat çekmeye devam ediyor. Yılmaz, sanatının sınırlarını zorlamaya kararlı bir şekilde devam ederken, gelecekteki projeleriyle de sanat dünyasında iz bırakmayı hedefliyor.
Özetle, Sıtkı Yılmaz’ın üç günde yaptığı eserler, görenleri tarihi bir dokuda büyüleniyor. Sanatıyla geçmişe ve geleceğe köprü kuran Yılmaz, eserlerini satmamayı tercih ederek, topluma bir mesaj vermeyi ve kalıcı bir değer yaratmayı hedefliyor. İzleyicilere sunduğu duygu, hikaye ve anlam katmanları, Yılmaz’ı farklı kılan en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Onun amacı, sanat aracılığıyla insanları düşündürmek ve duygularını harekete geçirmek. Bu tutku, onu sürekli olarak yenilikçi ve yaratıcı kalmaya itiyor.